Uzm. Dr. Arzu TARAKÇI, “Sepsis; herhangi bir enfeksiyona karşı bağışıklık sisteminin verdiği cevabın abartılı ve kontrolsüz bir hâle gelerek vücudun kendi doku ve organlarına zarar vermesi sonucu gelişen, organ yetmezliklerinin eşlik ettiği hayatı tehdit eden ciddi bir klinik tablodur. Daha çok bakteri kaynaklı enfeksiyonlarda görülmekle birlikte; virüs, mantar ve parazit kaynaklı enfeksiyonlar da sepsise yol açabilir.
Sepsis, her yıl yaklaşık 50 milyon kişiyi etkiler ve en az 11 milyon kişi bu nedenle hayatını kaybeder. Dünya genelindeki ölümlerin yaklaşık %20’si sepsis ile ilişkilidir. Sepsis vakalarının %80’i hastane dışında gelişmektedir. Önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 2017 yılında sepsisin önlenmesi, tanınması ve tedavisini küresel bir öncelik olarak kabul etmiştir.
Bağışıklık sistemi normal olan bireylerde de sepsis gelişebilir. Ancak, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar (kanser, lösemi, lenfoma, kemoterapi tedavisi görenler) özel risk grubundadır. Ayrıca; 1 yaş altı çocuklar, 60 yaş üstü bireyler, gebeler, kronik akciğer, karaciğer ve kalp hastalığı olanlar, diyabet ya da AIDS hastaları ile dalağı alınmış kişiler de risk altındaki gruplarda yer almaktadır.
Sersemlik hissi, geveleyerek konuşma, aşırı titreme, yüksek ateş, kas ağrıları, gün boyu idrar yapamama, ciddi nefes darlığı ve cildin benekli, soluk bir görünüm alması sepsisin önemli belirtilerindendir.
Sepsiste erken tanı, hızlı antibiyotik tedavisi, enfeksiyon kaynağının kontrolü ve uygun organ destek tedavileri büyük önem taşır. Ancak unutulmamalıdır ki sepsiste de, diğer hastalıklarda olduğu gibi, öncelik hastalığın oluşmasını engellemektir. Aşı ile önlenebilir hastalıklar için toplumun aşılanması, sanitasyon ve hijyenin sağlanması, enfeksiyon kontrol kurallarına uyum ve hastanın kronik hastalıklarının iyi yönetimi; sepsisi önlemede temel adımlardır.” dedi.