Dr. Öğr. Üyesi Dilay GÖK KORUCU, “IVF (tüp bebek) yöntemiyle elde edilen gebelikler, doğal yolla oluşan gebeliklere göre bazı farklılıklar gösterebilir. Güncel bilimsel çalışmalar, IVF gebeliklerinde dış gebelik ve çoğul gebelik oranlarının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riskinin arttığı; gestasyonel diyabet ve preeklampsi gibi komplikasyonların daha sık görülebildiği; plasenta previa ve plasenta dekolmanı (ablasyo) gibi plasenta kaynaklı problemlerin görülme olasılığının da arttığı belirtilmektedir.
Gebeliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi ve olası risklerin erkenden belirlenebilmesi amacıyla IVF gebeliklerinde trimesterlere göre planlanmış dikkatli bir takip önerilmektedir. İlk trimesterde, yani gebeliğin erken döneminde, beta-HCG ve progesteron seviyeleri takip edilerek gebeliğin rahim içine yerleşip yerleşmediği değerlendirilir. Yaklaşık 6–7. haftada yapılan erken ultrasonografi ile gebelik kesesi ve fetal kalp atımı gözlemlenir. Çoğul gebelik söz konusuysa, fetüs sayısı belirlenir.
İkinci trimester, yani 13 ila 26. haftalar arasında, detaylı fetal anomali taraması 18–22. haftalar arasında yapılmalıdır. IVF gebeliklerinde doğuştan gelen (konjenital) anomali riski doğal gebeliklere kıyasla hafifçe artabileceğinden bu tarama büyük önem taşır. Ayrıca, servikal uzunluk ölçümü ile erken doğum riski değerlendirilir. Gestasyonel diyabet taraması bu dönemde daha erken bir evrede yapılabilir. Preeklampsi riskinin artmış olması nedeniyle tansiyon takipleri sıklaştırılmalıdır.
Tüm bu nedenlerle IVF gebeliklerinin, daha sıkı ve kişiye özel bir perinatal takip programı çerçevesinde izlenmesi önerilmektedir. Bu sayede hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından doğum sürecine güvenli bir şekilde ulaşılması hedeflenmektedir.” dedi.